FOTOĞRAF GEZİSİ PLANLAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER - 1
Biraz kent yaşamına ara verelim mi?
Mimari eserleri, sokakları, binaları ve insanları ardımızda bırakıp biraz da doğanın içinde kaybolalım mı?
Digita Photoline Dergisi'nin 2011 Aralık-Ocak sayısında yayınlanan makalemden de alıntılar yaparak, sizinle YEDİGÖLLER peri masalı dünyasına yaptığım son gezide çektiğim fotoğrafları paylaşmak istiyorum.
Öncelikle şunu söylemeliyim: Yedigöller ölüyor... Ellerimizin arasından yavaş yavaş kaydığını görüyoruz. Bizler, fotoğraf tutkunları, Türkiye'nin her yerinden ekim sonu ya da kasım ayı başında Yedigöller'de buluşuruz. Hiç şaşmaz, hiç sekmez. Fotoğrafa aşık yüzlerce fotoğrafçı, kasım ayı başında Can baba'nın o muhteşem mısralarını sayıklayarak bu "Tabiat Parkı" na akın ederiz:
"Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar,
Şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar... " Can Yücel ( Yaprak Dökümü )
Ancak son gezimizde şunun daha çok farkına vardık ki, mekana bir "çok yıldızlı otel" yapılacak. Yollar kazılıyor, kanalizasyonlar döşeniyor ve mekan para gücüyle doğada zaman geçirmek isteyen otel müşterilerine kalıyor ...
Oysa bizler, fotoğrafseverler, senelerdir o zor parkurda, çadırlarımızla, barakalarda kalarak, çetin şartlarda bu muhteşem mekanı yaşamayı çok seviyorduk. Etrafta büyük bir otelin olması, mekanın her türlü zor koşula dayanabilen doğa ve fotoğraf tutkunları yerine yüksek otel faturaları ödeyebilenlere adeta teslim edilmesi içimizi acıtıyor. Ayrıca otel işin bir boyutu. Asıl sıkıntı böyle büyük bir otel yapılırsa, halen bozuk olan Yedigöller yolları asfaltlanarak kolay bir parkura dönüştürülecek. Bu da "mangalcı turizmini" iyice arttıracak. Yedigöller yolları bozuk olduğu için pek çok "mangal düşkünü doğa sever" daha çok Abant gölünü tercih etmekte, Yedigöller'e bu nedenle pek uğramamakta. Ancak eğer yollar asfaltlanır ve mekan kolay erişilebilir bir hale gelirse, "sadece mangal sevenler" Yedigölleri de dumana boğacak, bu muhteşem doğal parkı mangal parkına çevirecek. (Zaten halihazırda tur otobüsleriyle mangal turizmi yeterince desteklenmekte. Yollar düzelirse bu daha da artacak. )
Lafın kısası, Yedigöller'i kaybediyor doğa. Elbette bizler de ...
Bu nedenle elinizi çabuk tutun. İyice dikenli tellerle çevrilmeden evvel , muhakkak bir fotoğraf tutkunu olarak Yedigöller'i gezin, yaşayın fotoğraflayın...
Şunu diyebilirsiniz, "- ne güzel işte, adam gibi bir otel olacak, gidenler rahat rahat mekanda konaklayabilecek."
Yalnış bir çıkarım değil bu elbette. Faydaları olacaktır, belki bizler de zaman içinde o otele gidip konaklamaya çalışacağız. Ama şu bir gerçek:
Yedigöller ölüyor !!! ...
Ne yaparsanız yapın, insanoğlu böyle hiç terketmemecesine büyük bir yatırım yaparak bir doğa cennetine girerse, orası artık doğa olmaktan çıkıp yeşil ve güzel bir kent uydusu haline gelir...
Bizi affet Yedigöller... Sana sahip çıkamadık...
Gelelim işin fotoğraf boyutuna. Bu yazı ile birlikte sizlerle birkaç yazımda devam edecek olan fotoğraf gezisi planlaması üzerine yazdığım makalenin ilk bölümünü paylaşacağım.
Pek çok fotoğraf gönüllüsü gibi; geçtiğimiz kasım ayı başında Yedigöller’e bir gezi gerçekleştirdim. Geziye gitmeden önceki bir kaç hafta meteoroloji sitelerinden Bolu civarındaki hava durumunu takip ettim ve mevsimsel olarak uygun bir tarihe denk gelen 6-7 kasım haftasonu havanın güneşli ve açık olacağını anlayınca geziyi hayata geçirdim. Bunun temel nedeni aklımda oluşan Yedigöller’de çekmeyi planladığım renk ana teması etrafında şekillenen genel manzara, yakın çekim ve elbette yansıma fotoğraflarıydı.
GEZİ ANA TEMASI: "YANSIMALAR VE RENKLER" ÜZERİNE
Öncelikle bu son cümleden haraketle, fotoğrafa yeni başlayan dostlara bir temel tavsiyem olacak. Yapmayı planladığınız gezinin muhakkak bir “ana teması” olsun. Balık tutmaya gider gibi fotoğraf çekmeye gitmek her zaman başarılı karelere ulaşmanızı sağlamayabilir. Ancak eğer daha gezinin başında zihninizde bir ana tema belirdiyse ve gittiğiniz mekan bu temaya karşılık verebilecek coğrafi koşullara sahipse, hele bir de hava ve ışık şartlarını da denk getirebilirseniz, kendiniz için çok başarılı bir fotoğraf gezisi planlamış olursunuz.
GEZİ GRUBU
Eğer kendi aracınızla gidiyorsanız elbette yanınızda sizinle geziye gelecek arkadaşlarınızın gezinin verimli geçmesinde çok büyük önemi vardır. Örneğin bu geziyi çok eski gezi dostlarım Şuayip Özbek, Fatih Aydın ve Kaan Güler ile beraber planladık. Geziye gidilen grubun önemi gerçekten çok büyüktür. Hepsi fotoğraftan anlayan, kendileri de fotoğraf çekmekten hoşlanan ve üreten insanlar olması çok önemli. Aksi takdirde, takımın içinde fotoğraftan mutluluk duymayan bir kişi bile olsa, tüm gezinin havası bozulabilir ve herkesin üretkenliği zarar görür. Bu noktada bu geziyi beraber gerçekleştirdiğimiz sevgili Şuayip, Fatih ve Kaan’a teşekkürlerimi sunuyorum.
GEZİNİN ZAMANLAMASI
Bir başka önemli ayrıntı gezinin zamanlaması elbette. Hava durumu bir hafta boyunca takip etmenizi öneririm. Artık meteoroloji ile ilgilenen pek çok kurum bu konuda oldukça başarılı ön tahminler verebilmekte. Bu noktada bir diğer temel ayrıntı ise sizin mekana varacağınız zamanı doğru planlamanızdır. Örneğin bu gezide benim zihnimde “yansıma ve renkler” üzerine bir tema vardı. Bu yansımaların göl yüzeylerinden alınabileceği saatler ışığın göl yüzeyine yatık geldiği saatlerdir. Öğlen saatlerine doğru güneş ışınları nispeten göl yüzeyine dik ulaşacağı için aynı yansımaları sabah saatlerinde olduğu gibi almak olası değildir. Bu nedenle Yedigöller’e varış sabah erken saatlerde olmalıydı. Bir gece evvelden çok erken saatlerde yola çıktık ve Yedigöller’e ulaştığımız saatler tam güneşin dağların üzerinden ışıklarını göl yüzeylerine yatay gönderdiği günün ilk saatleriydi. Eğer ışık kaynağımız güneşse muhakkak gezimizi güneşin zamanına göre planlamalıyız. Bu sayede çok daha lezzetli ışığı olan fotoğraflara ulaşabiliriz. Fotoğraflarımızdaki renk zenginliği direkt olarak güneş ışığının doğru zamanlarını yakalamamızla doğru orantılıdır. Hele doğa fotoğrafında bunun önemi daha da artar.
ZİHNİMİZDEKİ RENKLER
Fotoğraflarımızı zenginleştiren önemli etkenlerden birisi de elbette renklerin kullanımıdır. Kadrajın içinde yer alacak olan renkleri belirlemek bizim daha evvelden edindiğimiz renk bilgisi ile doğru orantılıdır. Zıt renklerin doğru kullanımı, fonda oluşacak renk ile ilgi merkezimiz arasındaki ilişkinin doğru planlanması, fonun doğru oluşturulması, eğer gökyüzü dahil olacaksa onun renklerinin katkısı tamamen bizim zihnimizde canlanacak olan karenin önceden kesin hatlarla belirlenmesine bağlıdır.
Fotoğraf sadece makinayı aklımıza esen bir anda gözümüze yaklaştırarak çektiğimiz bir kare değildir. Fotoğrafı önce zihnimizde planlamalı, renk zengiliği ile, doku yapısı ile, yüksekliği ile ve açısı ile vurgulamayı istediğimiz temayı dondurabilecek bir yapısal iskelete sahip olmasını sağlamalıyız. Bu da elbette önce bizim ne görmek istediğimize karar vermemiz ile doğru orantılıdır. Fotoğraf eğitimi aldığımız tüm önemli hocalarımızdan öğrendiğimiz temel cümle şudur:
“Önce sen çekmek istediğin fotoğrafı zihninde canlandır. Sonra onun peşinden git.”
Bu gerçekten çok önemli bir başlangıç noktası. Hem planlamayı düşündüğümüz gezinin bir ana teması olması hem de her bir fotoğraf için zihnimizde bu ana tema ile uyumlu karelerin peşinden gitmemiz yapacağımız fotoğraf gezisinin bizim açımızdan çok daha verimli geçmesine neden olacaktır.
ÖRNEK FOTOLAR
Buraya kadar yazdıklarıma örnekler vermek istiyorum. Bu geziyi daha planlarken benim zihnimde Yedigöller’de karşılık geleceğim o muhteşem sonbahar renkleri, ve elbette göl yüzeylerinde bu renkler ile oluşacak yansımalar vardı. Gezi zamanı, hava şartları, iklim koşulları ve gezideki dostların aynı fotoğraflardan keyif alan doğa sevdaları hep bu karelere ulaşmamda bana yardımcı olan faktörlerdi. Unutmamalıyız ki her işte olduğu gibi fotoğrafta da eğer mutluysanız, eğer stres altında değilseniz ve en önemlisi gittiğiniz mekana konsantre olabilmişseniz çok daha iyi fotoğraflar üretebilirsiniz.
FOTO 01 :Elbette sonbaharda iğne yapraklı yeşil ile geniş yapraklı sarı ve kızıl arasındaki kontrasttan yararlanmalı.
FOTO 02 : Sonbaharın geniş yapraklılarda oluşturduğu sarı-kızıl ve kahverengi ile iğne yapraklılarda her mevsim var olan yeşil arasındaki ilişkiyi bu muhteşem renklerin cümbüşünde fotoğraflayabiliriz. Elbette mavi bir de gökyüzümüz varsa onu da renkleri zenginleştirmek adına kullanabiliriz.
FOTO 03 : Sadece yansıma ve renkler. Yine zıt renkler üzerine bir kurgu, yine sonbaharın iğne yaprak ve geniş yapraklı ağaçlarda yarattığı farklı renklere vurgu var. Gökyüzünün muhteşem mavisi renk zenginliğine katkı sağlamış.
FOTO 04 :Yansıma miktarını, maviyi azaltarak arttırabilir hatta yansımayı aldığımız kıyının bir kısımını da kadrajımıza dahil edebiliriz.
FOTO 06 :Bazen sadece adeta bir "empresyonist ressamın surreal fırça darbelerini" andıran yansımalara konsantre olabiliriz.
En başarılı sanatçının, doğa'nın ellerinden bizlere süzülüp gelen bu muhteşem renk dünyasına gelecek kasım ayı başında bir gezi planlamanızı öneririm. Bir fotoğraf tutkunu olarak eğer hala Yedigöller'i görmemiş ve yeterince fotoğraflamamışsanız, inanın bana, bir yanınız eksik demektir.
" YAPRAK DÖKÜMÜ
Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
Şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar
Mevsim dönüp de yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar
Çıplaklığında o atın yine onlar koşacaklar
O çocuklar
O yapraklar
O şarabi eşkiyalar
Onlar da olmasa benim gayrı kimim var? " Can Yücel
Bir sonraki dersimizde doğada yansımalara ve renklerim muhteşem dünyasına devam edeceğiz.
Saygılarımla
Hakan Hatay
18/06/2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder