30 Haziran 2011 Perşembe

AZ IŞIKTA FOTOĞRAF - 1 - KONSER ÇEKİMLERİ


AZ IŞIKTA FOTOĞRAF


BÖLÜM 1: KONSER ÇEKİMLERİ




Az ışıkta fotoğraf yazı dizimizin bu ilk bölümünde; "- dış mekanlardaki az ışık ortamlarında fotoğraf üretmeye çalışırken nelere dikkat etmeliyiz?"  konusunda tecrübelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.  

1) (ISO) SEÇİMİ : 

Az ışık fotoğraf makinamızın sevmediği bir durumu temsil eder. Eskiden film kullanan fotoğraf  makinalarıyla fotoğraf çekerken kullandığımız filmlerin üzerinde “day light”; yani gün ışığı ibaresi bulunurdu. Bu; filmin gün ışığında kullanılacağını varsayarak üretildiğini bizlere söylerdi. Çünkü güneş güçlü bir ışık kaynağıdır. Oysa insanlar tarafından daha sonradan üretilen aydınlatma sistemleri genel anlamda sadece  insan gözünün etrafını algılayabilmesi ihtiyacından doğduğu için gün ışığı kadar kuvvetli bir aydınlatma sunmazlar. Bir meşaleyi, ya da bir mum ışığını düşünün. Sadece yakın çevresini aydınlatır ama bu ışık insan gözünün o yakın çevreyi algılayabilmesi için yeterlidir. Bu nedenle teknolojinin ilerlemesi ile üretilen ampüller de sanırım bu prensipten haraketle insan gözünün ihtiyacı kadar ışığı çevrelerine sunarlar.  Oysa bu ışık maalesef ne filmlerin ne de şu anda onların yerinde kullanılan algılayıcıların hızla pozlanabilmesi için yeterli ışığı üretemez. Böyle bir durumda kalan fotoğrafçının  2 seçeneği kalır; ya yüksek ISO değerlerinde çalışacak, ya da oldukça uzun pozlamalar yapmak zorunda kalacaktır.

Son dönemde üretilen algılayıcıların kabiliyetleri her ne kadar teorik olarak çok yüksek ISO değerlerine çıkabilmelerini sağlasa da,  bu yüksek ISO değerlerinde üretilen fotoğraflarda hala çok can sıkıcı gürültü ( noise ) sorunu yaşanmaktadır. 



FOTO 01 : 25600 ISO da çekilmiş gürültülü bir kare.



Örnek olarak; kendi fotoğraf makinamda ISO menusunde bulunan en yüksek ISO değeri 25600. Bu yüksek ISO değerinde ampül ışığında çektiğim Foto 01 den de kolaylıkla algılayacağımız gibi, %100 baskı boyutunda  yüksek ISO değerlerinde çekilen karelere baktığımızda ancak bu denli gürültülü görüntülere ulaşabiliyoruz. Noise Reduction ( gürültü azaltma ) için yazılan bazı programlar elbette bu sıkıntıyı biraz azaltıyorlar ama hala tam anlamıyla yeterli değiller.

Fotoğraf makinalarımızın menülerinde sunulan çok yüksek ISO değerleri maalesef şimdilik birer güzel fantaziden ileri gidemiyorlar. Yine pek çok fotoğrafçı daha sonra büyük baskı boyutunda baktığında gürültü seviyesi gözünü rahatsız etmeyecek ISO değerlerini kullanmaya devam ediyor. Az ışıkta makinasında sunulan en yüksek ISO seçeneğine giderek uzun pozlamaya gerek duymadan kolaylıkla fotoğraf çekerek gürültülü görüntülere ulaşmaktansa, kendince kabul edilebilir gürültü düzeyi sunan daha düşük ISO değerlerini tercih ediyor. Örneğin az ortamlarında fotoğraf çekmek zorunda kaldığımda makinamdaki 25600 ISO ya kadar çıkan değerleri pek önemsemeden en fazla 800 ISO değerini kullanıyorum. Çok zorda kaldığımda nadiren 1250 ISO’ya çıkıyorum ama genelde dediğim gibi en fazla 800 ISO da kalmaya gayret ediyorum.


2) TRIPOD (SEHPA )VEYA MONOPOD KULLANIMI :

Bu noktadan haraketle, insan aydınlatması altında gerçekleştirilen gece aktivitelerinde fotoğraf çekerken bu gerçeğin farkında olmak gerekiyor. Çok yüksek ISO’ya gürültü nedeniyle çıkamıyoruz. Bu da elbette az çok uzun pozlama ile karşı karşıya kalacağımız anlamına geliyor. Sonuçta tripodumuz yanımızda fotoğraf makinamız kadar önemli bir araç haline geliyor. Ancak bazı mekanlara tripod sokmak gerçekten çok zor. Kullanım açısından da bazı sıkıntılara neden oluyor. Örneğin 55.000 kişinin katıldığı bir  stadyum gece konserinde 55.000 kişi ile sahne arasındaysanız, tripodu her yerden kolaylıkla kullanamazsınız. Oysa aynı mekanda monopod ile çok daha rahat çekim yapabilirsiniz. Monopod tripod kadar büyük bir avantaj sağlamasa da en azından 2-3 stopluk bir katkı sunuyor. Öte yandan tripoda göre çok daha az yer kaplaması ve hızla haraket etmeniz gereken hallerde size eşlik edebilmesi bu tür gece az ışık konser çekimlerinde vazgeçilmez bir yardımcı eleman olmasına neden oluyor.


3) POZLAMA SEÇİMLERİ :  

Az ışıkta fotoğrafın bir başka çok önemli gerekliliği pozlama konsantrasyonudur. Fotoğrafçı olarak karşınızda akıp giden aktivitenin fotoğraflanmasında yapabileceğiniz en önemli hatalardan birisi  spot ışıkları nedeniyle bazı alanlarda doku kaybı yaşamanızdır. Zaman zaman küçük alanları feda ederiz elbette ama bu alanların toplam kadrajdaki yüzdesi çok önemlidir. Dijital fotoğraf makinaları bize bu konuda iki önemli avantaj sunarlar. Birincisi fotoğrafı bize arka LCD ekranda gösteren fonksiyonun içinde gizli olan "Histogram" seçeneğidir.  Bazı makinalarda Display, bazı makinalarda ise Info tuşuna iki kez bastığımızda, çektiğimiz fotoğrafın görüntüsü küçülürken karenin sağ tarafında bir grafik oluşur. İşte bu Histogram grafiğini okumasını bilmek böyle zor ışık koşullarında fotoğraf çekerken çok işimize yarar. Histogram sayesinde yapmakta olduğumuz pozlama hatasını hemen fark eder ve anında hatamızı düzeltme imkanı buluruz. İkinci önemli avantaj ise  makinamızın görüntüyü RAW formatta kayıt edebilme özelliğidir. RAW bize hem daha kaliteli görüntü hem de daha sonra daha kolay müdahale imkanı sunar. Örneğin +-4 stopa kadar RAW editöründe çektiğimiz kareye müdahale edebiliriz.                ( Genelde çok hatalı çekilmemiş bir karede en fazla  2 stop civarında müdahale yeterli olacaktır ) 



4) AKTIVITE HAKKINDA ÖN BİLGİ : 

İlk üç bölümde teknik olarak çekim yaparken yapacağımız ISO seçimi, tripod ve monopod kullanımı ve pozlama üzerinde durduk. Bunlarla beraber, az ışık fotoğrafında, aslında diğer tüm fotoğraf aktivitelerinde de geçerli olan, çekimden evvel bilgi toplama aşaması çok büyük önem kazanır. Az ışık zaten olası pek çok teknik sorunu barındırırken eğer fotoğrafçı bir de fotoğraflamayı düşündüğü aktivitenin olağan akışı hakkında önceden bilgi sahibi değilse işi daha da zorlaşır. Bu nedenle az ışıkta fotoğraflamayı düşündüğünüz aktivite, gösteri, konser, şölen vb için  mümkün olduğunca önceden tam başlangıç saati, tahmini bitiş saati, mekanın özellikleri, ve aktivitenin olası akış şeması hakkında bilgi edinmek çok önemlidir. Olay nerede başlayacak, nasıl sürecek, kimler katılacak, nereye doğru devam edecek ( eğer bir akış olacaksa ) hangi anda hangi sunumlar, aktiviteler yapılacak gibi pek çok önemli sorunun cevapları mümkün olduğunca aktiviteden evvel öğrenilmelidir.



5) TECRÜBE : 

Elbette her alanda olduğu gibi bu alanda da tecrübe çok önemlidir. Örneğin gece konserlerini fotoğraflıyorsunuz. Eğer konser mekanında daha evvel bulunduysanız yaklaşık sahneyi gören olası spotları biliyorsunuz demektir. Çünkü inanın bana çok kısa sürede o noktalar etraftaki diğer izleyiciler tarafından hızla keşfedilir ve bir kez kaptırırsanız kritik anda olmanız gereken o noktada olamazsınız. Bu yüzden  hangi anda nerede olacağınıza hızla karar vermeniz çok önemlidir. Bu da  önceki tecrübelerden size sağlanan bir ayrıcalık olacaktır. Elbette özellikle gösteri ve konser gibi aktivitelerde önceden organizasyonu planlayan kurum ile irtibata geçerek sahne içi, arkası ve yakını için izin alabilir ve bu sayede boynunuza bir de bu izni kanıtlayan geçiş kartını asabilirseniz, inanın bana işiniz çok ama çok kolaylaşır. Aksi taktirde sahneye uzak bir yerden seyircilerle beraber yumruklar, sallanan kafalar ve kolları fotoğraflamaktan daha ileri gidemezsiniz. Foto 02 de görüelceği üzere sahne ile seyirci arasında olmanız size büyük bir avantaj sağlayacaktır. Arkada 55,00 kişilik bir seyirci topluluğu varken sizin konser sahnesine en yakın alanda bulunmanız çok önemli bir ayrıcalıktır ve konser başladığında bu sayede hem kolayca haraket edebilir hem de  farklı açılardan kareler yakalama şansına sahip olabilirsiniz.



FOTO 02 : 12 Haziran 2010 da İnönü Stadında yapılan ve 55,000 kişinin katıldığı 25. Yıl Grup Yorum Konseri. Konserden bir gece evvel gerçekleştirilen tüm gece süren prova çekimlerine de  katılarak konserin akış şeması ile ilgili en önemli ayrıntıları öğrenme fırsatı bulduk. Bu da konser akşamı bize çok büyük avantaj sağladı.






FOTO 03 : Kalabalığın içinde olursanız fotoğraf çekemezsiniz. Muhakkak onlardan farklı bir yükseklikte ve mekanda olmanız gerek.







FOTO 04 :  Konserde sahneden bir an.







FOTO 05 : Konserden bir an






FOTO 06 : 27/06/2010 Kardeş Türküler Konseri Ataşehir.









FOTO 07 : 27/06/2010 Kardeş Türküler Konseri Ataşehir.






FOTO 08 : 03/07/2009 Moğollar Konseri, Harbiye Açık Hava.





Kısaca toparlamak gerekirse, gece az ışıkta gerçekleştirilen konser, şölen, festival, yarışma, spor müsabakası gibi aktivitelerin fotoğraflanmasındaki başarı  hem elimizdeki teknik ekipmanımıza hakim olmamız, fotoğrafın yapısal öğelerinin farkında olmamız ile hem de mekanı tanımamız, çekim esnasında aktivitelerin gerçekleştiği alanlara yakın olabilmemiz ve bu konuda önceden tecrübe kazanmamız ile doğru orantılıdır.

Saygılarımla.

HAKAN HATAY

20/02/2011





28 Haziran 2011 Salı

YEDİGÖLLER'DE "SURREAL" RENKLER - 4 -

FOTOĞRAF GEZİSİ PLANLAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER -4-

2010 yılı kasım ayında iki hafta üst üste gittim Yedigöller'e. Asıl güzel renkleri elbette "Doğa Tim" ile beraber;  ben, Fatih, Şua ve Kaan ile 07 Kasım 2011 günü yaptığımız gezide elde ettik. Bu gezi esnasında henüz yapraklar sararmış, bir kısmı kızarmış ama çoğu ağaçların üzerindeydi, dökülmemişti. Yani "Sonbahar" henüz ağaçlarda asılıydı. O muhteşem renkteki yapraklar ağaçların üzerinden bizlere gülümsüyorlardı. ( Bakınız Yedigöller'de Surreal Renkler - 3 - ) 

Bir hafta sonra, sevgili Murat Kaan ile beraber, aslında her ikimiz de ayrı gruplarla da olsa bir hafta evvel Yedigöller'i muhteşem yakalamamıza rağmen, yeniden Bolu yollarındaydık...

Bir hafta, sadece bir hafta neler değiştirecekti? Sonbahar gibi yakalanması zor bir süreci yeniden bir kez daha anlayacaktık bu gezi ile.

Sabahın çok erken saatlerinde vardık mekana. Durum komikti aslında. Bir hafta evvel bize renk cenneti sunan bu mekan adeta tamamen değişmişti. Yapraklar dökülmüş, hemen hemen tüm ağaçlar öksüz kalmışlardı...

Gelin beraber birkaç örnek foto ile duruma göz atalım:


FOTO 01 :  14 Kasım 2010 . Bir hafta evvel muhteşem yapraklı ağaç dokusu adeta kelleşmiş.Yapraklar dökülmüş.








FOTO 02 : 07 Kasım 2010 Yapraklar henüz ağaçların üzerinde.





FOTO 03 : 14 kasım 2010. Yapraklar dökülmüş. Renk yok.








FOTO 04 : 07 Kasım 2010 . Kızarmış yapraklar hala ağaçların üzerindeler.




FOTO 05: 14 Kasım 2010. Yapraklar dökülmüş. Renk kaçmış.







FOTO 06 :  07 Kasım 2010 . "ortalığa şan veren kızıl yapraklar".




FOTO 07 :  14 Kasım 2010. Yapraklar dökülmüş. Görüldüğü üzere görüntünün "keyfi kaçmış" .








FOTO 08 : 14 Kasım 2010. Elbette yapraklar döküldüğü için yansıma kareleri renkten mahrum kalıyor.




Bu noktada, tabiiri cazise, bir "strateji değişikliği" gerekiyor. Renk nerede? Ağaçların üzerinde değil. Bir hafta evvel cıvıl cıvıl renkler aldığımız kadrajlarda adeta "yeller esiyor". Ne yapmalı? Tema yine aynı kalmak koşuluyla, yoğunlaşılan alanlar değişmeli. Yani renk nerede? Mademki ağaçlar yapraklarını dökmüş, dökülen yapraklar nerede? Ağaç altlarında. Yani strateji "orman altı dokusu" üzerine yoğunlaşmalı.

Işık nerede, biz orada, renk nerede biz orada... ( Fanatik taraftar sloganı gibi oldu : ) )



FOTO 09 : 14 Kasım 2010. Orman altı dokusu bize renk sunuyorsa, onu kullanırız, ona yoğunlaşırız.




FOTO 10 : Orman altı dokusu renkleri ve yansıma.  f:32 ve 8" pozlama. Göl yüzeyindeki hafif haraket 8 saniyelik uzun pozlama fırçası ile keyifli bir resim yapıyor adeta kadrajımızın alt kısmına.




FOTO 11 : Elbette mekanda tek tük üzerinde hala renk bulunan ağaç gövdeleri üzerine çalışılmalı. bakın yansıma hemen nasıl değişti, keyifli bir hal aldı. Renk çok önemli. Kadrajınıza renk yüklemelisiniz. Bu da doğru görüntülere konsantre olarak oluşur ancak. Gözleriniz hep renk ve ışık arayışında olmalı. Özellikle doğa fotoğrafında...






FOTO 12 : Orman altı dokusu, yani dökülen kızıl yapraklar ve kökleri koruyan yeşil yosunlar... Yine renk zıtlığından yola çıkan, basit iki ağaç gövdesini bir denge içinde ilgi merkezine yerleştiren bir kadraj.




FOTO 13 : Aynı şekilde iki ayrı ağaç gövdesini kullanan ama aynı zamanda orman altı dokusuna ve göl yüzeyindeki renklere gönderme yapan bir kare.







FOTO 14 : Yine dökülen kızıllardan ve yansımalardan yararlanarak gövdelerdeki ritmik haraketi yakalamaya çalıştığım bir kadraj.





FOTO 15 : Daha yakın bir kadraj. Bu kez yansımalar daha ön planda. Ritmik dizilimin yansımada izi sürülmüş.









FOTO 16 : "Yaprak dökümü" gerçekleşmiş. Bize muhteşem bir doku sunulmuş bu sayede. Dökülmüş yapraklara hayıflanıp "kelleşmiş" ağaç tepelerine kadrajlar kuracağımıza, neden rengin ve dokunun muhteşem olduğu orman altına önem vermeyelim ki?. Hele bir de yatay gelen ışığın oluşturduğu ağaç gövdelerinin gölgelerini yakaladıysak? Işık-gölge-renk... Güzel bir üçleme değil mi? Bize tek kalan gölgeleri ve gövdeleri mümkün olduğunca dengeli yerleştirebilmek kadrajımıza.

Peki bir soru. Şu sağ orta kısımdaki yapraklar ile örtülmüş yoldan bir de "yaşam öğesi" gelse fena mı olurdu?

Yok, bayağı güzel oldurdu. O zaman biraz sabır. Makina nasıl olsa tripodun üzerinde. Elimde kablo deklanşör. Kadraj ayarlı, ışık ölçülmüş, netlik yapılmış. Tek "dert" yaşam unsuru. İşte geliyorlar, bekleyinnnn :



FOTO 17 : Ben bir yaşam öğesi istiyordum, Allah bir aile verdi. ( Darısı gerçek hayata diyelim :) )








FOTO 18 : Bir klasik, klişe, bayağı, milyonlarca kez çekilmiş "merdiven" karesi. Ama yaşam öğesi olsa daha hoş olmaz mı? 






FOTO 19 :  Nasıl, insan unsuru keyif kattı değil mi? Bu kez 16 diyafram. Pozlama süresi 0,4 saniye. Pozlamayı çok uzun tutarsanız insanlar hayalet olur, formları bozulur. Sadece haraket netsizliğini belirli bir tatda almak için en fazla yarım saniye olmalı pozlama süresi.





FOTO 20 : Bir oto anı karesi ile bitirelim.




Kısaca sonuca gelirsek; gidilen mekanda iklim ve coğrafi koşullara göre doğru kadrajlara yönelmeli, ışığı, katkı sağlayacak gölgeyi ve rengi takip etmeliyiz.  

Yedigöller'e hala hiç gitmedinizse, muhakkak "sararıp dökülmeden önce, kızaran yapraklar"ın zamanında bir gezi planlamalısınız. Benden söylemesi;  renkleri ve yansımalarıyla bu cennet fotoğraf alemine muhakkak gidilmeli ve fotoğraf çalışılmalı.

Bu yazı ile 4 yazıdan oluşan Yedigöller yazı dizimizi sonlandırıyoruz. Bir sonraki dizimiz "Az ışık çekimleri " üzerine yoğunlaşacak. Bu konuyu işlerken hem konser fotoğrafları, hem de havai fişek ve ışık gösterileri üzerine yoğunlaşacağız. Sanırım bu da uzun bir yazı dizisi olacak. 

Vaktinize bereket.

Okuduğunuz için teşekkürler. 

Saygılarımla.

Hakan Hatay

28/06/2011

21 Haziran 2011 Salı

YEDİGÖLLER'DE "SURREAL" RENKLER - 3 -



FOTOĞRAF GEZİSİ PLANLAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER -3-


Yedigöller serimize bu 3. bölüm ile devam edelim. Yedigöller bir doğa fotoğrafçısı için adeta şefkatli bir öğretmen gibidir. Her bir köşesi size farklı konularda bilgi verir, fotoğraf adına teorik bilgilerinizi pratikte uygulama imkanı sağlar. Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim; zor bir parkurdur. Hele gece orada çadır ile kamp yapmayı planlıyorsanız doğanın ve sonbaharın zor şartlarına hazırlıklı olmalısınız.

Bu derste yine örnek fotoğraflarım üzerinden fikirlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

İşte ilk kare;


FOTO 01 : Yamaç fotoğrafı. Yine zamanlama önemli.İğne yaprak ve geniş yaprak bir arada. Aralarındaki renk farkı sonbaharı vurgulamamız için bize imkan sunuyor. Diagonal gelen ışık ve fonda yer alan diğer tepenin az ışıkta olması işimize yarıyor. 





FOTO 02 : Ters ışıkta ağaç gövdelerinden ritmik dizilim. Mümkün olduğunca ağaçları birbiri üzerine çakıştırmayan bir açıdan en az eksi 2 müdahale ile silüet çekimi. ( Ya da aydınlıktan ışığı referans alarak da çekebilirsiniz elbette ) 





FOTO 03 : 17 mm geniş açı ile ( çarpansız ) mümkün olduğunca ağaçları çeperlere dengeli dizmeye gayret ederek ışığın hepsini aydınlattığı bir zamanda aydınlıktan referans alarak yerden yukarı doğru çektiğim bir kare. Keşke sağ üstte de bir ağaç gövdesi olabilseydi...






FOTO 04 : uzun pozlama ( 50 ISO, f:22, t:6 saniye ) Sol üstten alınan akış, sağ alttan kadrajı terk ediyor. 







FOTO 05 : Daha geniş bir kadraj. Sobahar renklerine vurgu daha fazla.







FOTO 06 :  Daha yakın bir kadraj. Bu kez vurgu suyun haraketinde yoğunlaştı. Sağ üstte sonbahar renkleri yine anlatıma eşlik ediyor.





Kadrajı oluştururken önemli olan sizin "anlatmak istediğiniz temayı" doğru belirlemeniz. Sonbahar'ı ana vurgu yapıp akan suyu yardımcı olarak mı kullanacaksınız ( foto 05 ) , ya da tam tersi asıl yoğunlaşmak istediğiniz suyun akışı olacak ve  etrafındaki sonbahar renklerini yardımcı olarak mı kullanacaksınız ( foto 06 ) çekmeden evvel karar vermeli ve kadrajınızı ona göre belirlemelisiniz.







 FOTO 07 : Yine sonbahar renkleri ve yansıma iç içe.






FOTO 08 :  Bu kez dik kadraj. Bu sayede yansıma alanı arttırıldı. Ön tarafta vurgulanan sonbahar yaprakları ile anlatıma destek verildi.








FOTO 09 : Elbette yakın çekim çalışmadan olmaz. Yeşil su mercimekleri çok güzel bir fon oluşturuyordu.









FOTO 10 :  İşte İFSAK'lı 4 doğacı. İşte doğa tim. :)  Soldan sağa; Kaan, Şua, Fatih ve bendeniz Hakan. O gezide aramızda sevgili Barış, Ahmed ve zultanımız The Emine Zultan eksikti. Tüm ekibe gönül dolusu teşekkürler. Sizlerle fotoğrafa gitmek insana can katıyor dostlarım. Birbirini hiç üzmeyen, fotoğrafı bilen, ışığı anlayan, rengin farkında olan ve önemlisi sabır edebilen dostlarla bir arada fotoğraf gezisi bir bambaşka...Yeni rotalara hep beraber inşallah. 







FOTO 11 : Dönüş yolu, seyir terasından akşam ışığında ; "sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar ... " karesi ...   Ruhun şad olsun Can Baba...




Bu fotoğrafları 07 Kasım 2010 da Yedigöller'de renkler ve yansımalar üzerine kurguladığım bir tema çerçevesinde çektim. Bir sonraki dersimizde, yani bu serinin 4. yazısında, bir hafta sonra, 14 kasım 2010 tarihinde yine Yedigöller'deydim ve sadece 1 hafta içinde mekanın nasıl bir değişime uğradığını fotoğrafladım. Sonbahar fotoğrafında (aslında bir evrensel küme olarak doğa fotoğrafının tümünde ) zamanlamanın ne denli önemli olduğunu vurgulamak adına bu serinin 4. yazısını beklemenizi tavsiye ederim :)


Saygılarımla

Hakan Hatay
21/06/2011

20 Haziran 2011 Pazartesi

YEDİGÖLLER'DE "SURREAL" RENKLER - 2 -



FOTOĞRAF GEZİSİ PLANLAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER -2

Kaldığımız yerden örnek fotoğraflar ile yazının ikinci bölümünde sizlerle birlikteyim.

Geçen derste değindiğim temel öğeleri kısaca özetlemek gerekirse ;

1) Gezinin Ana Teması: Planlayacağımız her gezinin gidilecek mekana, mevsime ya da bizim çekmek istediğimiz konuya göre bir Ana Tema'sının olması gidilecek mekanda boş karelerin peşinde zaman harcamak yerine arşivimizde daha kalıcı yer bulacak olan karelerin oluşmasında etkin rol oynayacaktır. Tema üzerinde konsantre olmamız bize zaman kazandıracak, gereksiz kareler ile hem enerji hem de zaman tüketmememizi sağlayacaktır.

2) Gezi Grubu: Geziye beraber gideceğimiz insanların seçimi çok önemlidir. Daha önce fotoğraf gezisine katılmamış kişileri ekibe dahil etmek hele de doğa rotaları için çok büyük bir sıkıntının oluşmasına neden olabilir. Bu nedenle fotoğraf gezisine beraber gideceğiniz  arkadaşlarınızı çok özenle seçmelisiniz. Bu özen size fotoğraf gezisinde başarı ve huzur olarak geri dönecektir.

3) Gezinin zamanlaması: Hem iklim koşulları hem de gidilecek coğrafyanın kendi durumu göz önüne alınarak doğru zamanlama yapmak çok önemlidir. Örneğin Yedigöller’e yazın gitmek size sadece “piknik” kazandırır. Yemyeşil renklerin içinde olası bir Yedigöller karesi bulmanız çok zordur. Ancak Yedigöller için Ekim ayının sonu ile Kasım ayının ilk haftası geniş yapraklıların sararıp kızardığı ve yer yer dökülmeye başladığı mevsimdir ve inanılmaz renklerde kadrajlar sunar.

Yazımızın ikinci bölümüne örnek fotolarla devam edelim:


FOTO 01: Hala günün erken saatleri. Güneş ışığı göl yüzeyine yatık geliyor. Yansımalardaki form zenginliğinden anlıyoruz bunu. Elbette su yüzeyinin durulmasını beklemek önemli. Zaman zaman rüzgar nedeniyle, zaman zaman da göle taş atma merakını yenememiş kişiler nedeniyle gölde dalgalanmalar olur. Bu yansıma üzerine kuracağınız fotoğraflarda eğer formları bozulmadan vermek istiyorsanız size zarar verir. Tam tersi bazen de "sürreal" bir kare peşine düştüyseniz iş değişir. Hatta zaman zaman siz kendiniz de bu kurgu içinde gölü taşlama mecburiyetinde kalabilirsiniz. ( Bu nedenle ilk seçimdeki kare peşinde olan birisi varsa aynı sitemleri sizin için edecektir. :) ) 

Fotoğraf bir mücadeledir aynı zamanda. Oluşması için beklemek, sabretmek, zaman zaman sürece dahil olmak gerekebilecektir. İyi konsantrasyon size nasıl davranmanız gerektiğini muhakkak fısıldar, yeter ki siz dinleyebilen olun.


FOTO 02 : Göl yüzeyinde suyun kendi çırpıntısı ile oluşan "sürreal" fırça darbelerini andıran bir çalışma.  Tamamen rüzgarın etkisi ile oluşan bir kare. Biraz da diyaframı kısıp tripod üzerinde uzun pozlarsak, bu çırpıntının etkisi artar.








FOTO 03 : Makina tripod üzerinde, diyafram kısık, uzun sayılabilecek bir pozlama. Deklanşöre basmadan hemen önce sol orta kısıma taş attım, etrafında yayılan dalgaları ben oluşturdum. Ancak görüldiğü üzere foto 02 de gölün kendi yarattığı etkiye yakın bir etki oluşmadı. Düzensiz dalga ve çırpıntı açıkçası bence çok yakışmadı. Ama zaman zaman yayılan düzenli halkaları yakalayabilirseniz keyifli bir kare oluşturabilirsiniz. 








FOTO 04 :  Renklerin geçişi... Sonbaharın renkler üzerinde oynadığı oyun ve bunların yansıma ile aktarılması. Henüz hala sabah saatleri ( 09:49 ) . Hala ışık göl yüzeyine yatık geliyor. Hala formların kendini anlattığı yansımaları alabiliyoruz. 









FOTO 05 : Saat 10:39... Hala ışık eğimli bir açı ile ulaşıyor yüzeye... Mavi gökyüzü renk katıyor ve sonbaharın o "şarabi" kızılını anlamlı kılıyor. Birbirini anlatan zıt renklere yoğunlaşmak önemli. Bir de "sır" :) vereyim. "Mavi" önemli... Mavi olmazsa olmaz. Bizim için en değerli , en azından benim için, şey "Mavi"... 









FOTO 06 : Saat 12:12... Artık öğlen saatleri. Her ne kadar mevsim sobahar bile olsa göl yüzeyine düşen gün ışığı biraz dikleşti. Görüldüğü üzere yansımalar formunu kaybetti.  Sabah aldığımız düzenli yansıma  formu kendini düzensiz yansımaya bıraktı. Ayrıca sağ orta bölüm gölgede kaldığı için o bölgeden detay alamamaya başladık. Gerçi sabah saatlerinde de o bölgeye pek ışık düşmüyordu. İşte Landscape fotoğrafının en büyük zorluklarından birisi budur. Fotoğraflanan alan geniş olguğu için her bölüm homojen olarak aydınlanmaz. Az aydınlanan alanlar doğru pozlama yapabilmek için ayarları kıstığımız için tamamen karanlığa gömülür.  








FOTO 07 : Bazen de yansımayı fon olarak kullanırız. Önde mekanı anlatan birkaç ağaç gövdesini dengeli bir ritim ile yerleştirir, pozlamayı kısar, gölge alanları karanlığa götürür ama aydınlık alanları doğru pozlarız.  Unutmayalım, kadrajımızda ışık varsa referansımız odur... Işık hep bize ne yapacağımızı söylemeli, hangi pozlama değerini kullanacağımızı anlatmalı. Eğer kulak verirseniz ışığa, inanın bana size bu "tüyo" yu verecektir. :)






  
FOTO 08 : Saat 15:05... Artık güneş batmaya doğru yol alıyor. ( Unutmayın, kasım ayında çekildi bu kareler. Saat 16:30 da filan gün batıyor neredeyse.)  Yansımalar formunu kaybetti. Sadece renk zenginliği olarak kadrajın alt kısmını besliyorlar. Bu nedenle kadrajda üst bölümü arttırmak, yansıma kısmını azaltmak doğru seçim. 




Evet yansımalar özellikle doğada bize keyifli kareler sağlarlar. Zaman zaman bozulmamış formların peşine düşer zaman zaman da gerçeküstü görüntülere yoğunlaşırız. Önemli olan sizin o gezi için belirlediğiniz temadır. Bunun etrafında fotoğraflarınız şekillenir.

Bir sonraki derste yine doğada renkler ve formlar üzerinde paylaşıma devam edeceğiz.

Saygılarımla

Hakan Hatay

20/06/2011



18 Haziran 2011 Cumartesi

YEDİGÖLLER'DE "SURREAL" RENKLER - 1 -



FOTOĞRAF GEZİSİ PLANLAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER - 1

Biraz kent yaşamına ara verelim mi? 

Mimari eserleri, sokakları, binaları ve insanları ardımızda bırakıp biraz da doğanın içinde kaybolalım mı? 

Digita Photoline Dergisi'nin 2011 Aralık-Ocak sayısında yayınlanan makalemden de alıntılar yaparak, sizinle YEDİGÖLLER  peri masalı dünyasına yaptığım son gezide çektiğim fotoğrafları paylaşmak istiyorum.

Öncelikle şunu söylemeliyim: Yedigöller ölüyor... Ellerimizin arasından yavaş yavaş kaydığını görüyoruz. Bizler, fotoğraf tutkunları, Türkiye'nin her yerinden ekim sonu ya da kasım ayı başında Yedigöller'de buluşuruz. Hiç şaşmaz, hiç sekmez. Fotoğrafa aşık yüzlerce fotoğrafçı, kasım ayı başında Can baba'nın o muhteşem mısralarını sayıklayarak bu "Tabiat Parkı" na akın ederiz:

"Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar,
  Şan verdiler ortalığa  bütün bir sonbahar... "  Can Yücel ( Yaprak Dökümü ) 

Ancak son gezimizde şunun daha çok farkına vardık ki, mekana bir "çok yıldızlı otel" yapılacak. Yollar kazılıyor, kanalizasyonlar döşeniyor ve mekan para gücüyle doğada zaman geçirmek  isteyen otel müşterilerine kalıyor ...

Oysa bizler, fotoğrafseverler, senelerdir o zor parkurda, çadırlarımızla, barakalarda kalarak, çetin şartlarda bu muhteşem mekanı yaşamayı çok seviyorduk. Etrafta büyük bir otelin olması, mekanın her türlü zor koşula dayanabilen doğa ve fotoğraf tutkunları yerine yüksek otel faturaları ödeyebilenlere adeta teslim edilmesi içimizi acıtıyor. Ayrıca otel işin bir boyutu. Asıl sıkıntı böyle büyük bir otel yapılırsa, halen bozuk olan Yedigöller yolları asfaltlanarak kolay bir parkura dönüştürülecek. Bu da "mangalcı turizmini" iyice arttıracak. Yedigöller yolları bozuk olduğu için pek çok "mangal düşkünü doğa sever" daha çok Abant gölünü tercih etmekte, Yedigöller'e bu nedenle pek uğramamakta. Ancak eğer yollar asfaltlanır ve mekan kolay erişilebilir bir hale gelirse, "sadece mangal sevenler" Yedigölleri de dumana boğacak, bu muhteşem doğal parkı mangal parkına çevirecek. (Zaten halihazırda tur otobüsleriyle mangal turizmi yeterince desteklenmekte. Yollar düzelirse bu daha da artacak. ) 

Lafın kısası, Yedigöller'i kaybediyor doğa. Elbette bizler de ...

Bu nedenle elinizi çabuk tutun. İyice dikenli tellerle çevrilmeden evvel , muhakkak bir fotoğraf tutkunu olarak Yedigöller'i gezin, yaşayın fotoğraflayın...

Şunu diyebilirsiniz, "- ne güzel işte, adam gibi bir otel olacak, gidenler rahat rahat mekanda konaklayabilecek." 

Yalnış bir çıkarım değil bu elbette. Faydaları olacaktır, belki bizler de zaman içinde o otele gidip konaklamaya çalışacağız. Ama şu bir gerçek:

Yedigöller ölüyor !!! ... 

Ne yaparsanız yapın, insanoğlu böyle hiç terketmemecesine büyük bir yatırım yaparak bir doğa cennetine girerse, orası artık doğa olmaktan çıkıp yeşil ve güzel bir kent uydusu haline gelir...

 Bizi affet Yedigöller... Sana sahip çıkamadık... 

Gelelim işin fotoğraf boyutuna. Bu yazı ile birlikte sizlerle birkaç yazımda devam edecek olan  fotoğraf gezisi planlaması üzerine yazdığım makalenin ilk bölümünü paylaşacağım.

Pek çok fotoğraf gönüllüsü gibi; geçtiğimiz kasım ayı başında Yedigöller’e bir gezi gerçekleştirdim. Geziye gitmeden önceki bir kaç hafta meteoroloji sitelerinden Bolu civarındaki hava durumunu takip ettim ve mevsimsel olarak uygun bir tarihe denk gelen 6-7 kasım haftasonu havanın güneşli ve açık olacağını anlayınca geziyi hayata geçirdim.  Bunun temel nedeni aklımda oluşan Yedigöller’de çekmeyi planladığım renk ana teması etrafında şekillenen genel manzara, yakın çekim ve elbette yansıma fotoğraflarıydı. 

GEZİ ANA TEMASI: "YANSIMALAR VE RENKLER"  ÜZERİNE

Öncelikle bu son cümleden haraketle, fotoğrafa yeni başlayan dostlara bir temel tavsiyem olacak. Yapmayı planladığınız gezinin muhakkak bir “ana teması” olsun. Balık tutmaya gider gibi fotoğraf çekmeye gitmek her zaman başarılı karelere ulaşmanızı sağlamayabilir. Ancak eğer daha gezinin başında zihninizde bir ana tema belirdiyse ve gittiğiniz mekan bu temaya karşılık verebilecek coğrafi koşullara sahipse, hele bir de hava ve ışık şartlarını da denk getirebilirseniz, kendiniz için çok başarılı bir fotoğraf gezisi planlamış olursunuz.

GEZİ GRUBU

Eğer kendi aracınızla gidiyorsanız elbette yanınızda sizinle geziye gelecek arkadaşlarınızın gezinin verimli geçmesinde çok büyük önemi vardır. Örneğin bu geziyi  çok eski gezi dostlarım Şuayip Özbek, Fatih Aydın ve Kaan Güler ile beraber planladık. Geziye gidilen grubun önemi gerçekten çok büyüktür. Hepsi fotoğraftan anlayan, kendileri de fotoğraf çekmekten hoşlanan ve üreten insanlar olması çok önemli. Aksi takdirde, takımın içinde fotoğraftan mutluluk duymayan bir kişi bile olsa, tüm gezinin havası bozulabilir ve herkesin üretkenliği zarar görür. Bu noktada bu geziyi beraber gerçekleştirdiğimiz sevgili Şuayip, Fatih ve Kaan’a teşekkürlerimi sunuyorum.

GEZİNİN ZAMANLAMASI

Bir başka önemli ayrıntı gezinin zamanlaması elbette. Hava durumu bir hafta boyunca takip etmenizi öneririm. Artık meteoroloji ile ilgilenen pek çok kurum bu konuda oldukça başarılı ön tahminler verebilmekte. Bu noktada bir diğer temel ayrıntı ise sizin mekana varacağınız zamanı doğru planlamanızdır. Örneğin bu gezide benim zihnimde “yansıma ve renkler” üzerine bir tema vardı. Bu yansımaların göl yüzeylerinden alınabileceği saatler ışığın göl yüzeyine yatık geldiği saatlerdir. Öğlen saatlerine doğru güneş ışınları nispeten göl yüzeyine dik ulaşacağı için aynı yansımaları sabah saatlerinde olduğu gibi almak olası değildir. Bu nedenle Yedigöller’e varış sabah erken saatlerde olmalıydı. Bir gece evvelden çok erken saatlerde yola çıktık ve Yedigöller’e ulaştığımız saatler tam güneşin dağların üzerinden ışıklarını göl yüzeylerine yatay gönderdiği günün ilk saatleriydi. Eğer ışık kaynağımız güneşse muhakkak gezimizi güneşin zamanına göre planlamalıyız. Bu sayede çok daha lezzetli ışığı olan fotoğraflara ulaşabiliriz. Fotoğraflarımızdaki renk zenginliği direkt olarak güneş ışığının doğru zamanlarını yakalamamızla doğru orantılıdır. Hele doğa fotoğrafında bunun önemi daha da artar.

ZİHNİMİZDEKİ RENKLER

Fotoğraflarımızı zenginleştiren önemli etkenlerden birisi de elbette renklerin kullanımıdır. Kadrajın içinde yer alacak olan renkleri belirlemek bizim daha evvelden edindiğimiz renk bilgisi ile doğru orantılıdır. Zıt renklerin doğru kullanımı, fonda oluşacak renk ile ilgi merkezimiz arasındaki ilişkinin doğru planlanması, fonun doğru oluşturulması, eğer gökyüzü dahil olacaksa onun renklerinin katkısı tamamen bizim zihnimizde canlanacak olan karenin önceden kesin hatlarla belirlenmesine bağlıdır.

Fotoğraf sadece makinayı aklımıza esen bir anda gözümüze yaklaştırarak çektiğimiz bir kare değildir. Fotoğrafı önce zihnimizde planlamalı, renk zengiliği ile, doku yapısı ile, yüksekliği ile ve açısı ile vurgulamayı istediğimiz temayı dondurabilecek bir yapısal iskelete sahip olmasını sağlamalıyız. Bu da elbette önce bizim ne görmek istediğimize karar vermemiz ile doğru orantılıdır. Fotoğraf eğitimi aldığımız tüm önemli hocalarımızdan öğrendiğimiz temel cümle şudur:

“Önce sen çekmek istediğin fotoğrafı zihninde canlandır. Sonra onun peşinden git.”

Bu gerçekten çok önemli bir başlangıç noktası. Hem planlamayı düşündüğümüz gezinin bir ana teması olması hem de her bir fotoğraf için zihnimizde bu ana tema ile uyumlu karelerin peşinden gitmemiz yapacağımız fotoğraf gezisinin bizim açımızdan çok daha verimli geçmesine neden olacaktır. 

ÖRNEK FOTOLAR

Buraya kadar yazdıklarıma örnekler vermek istiyorum. Bu geziyi daha planlarken benim zihnimde Yedigöller’de karşılık geleceğim o muhteşem sonbahar renkleri, ve elbette göl yüzeylerinde bu renkler ile oluşacak yansımalar vardı. Gezi zamanı, hava şartları, iklim koşulları ve gezideki dostların aynı fotoğraflardan keyif alan doğa sevdaları hep bu karelere ulaşmamda bana yardımcı olan faktörlerdi. Unutmamalıyız ki her işte olduğu gibi fotoğrafta da eğer mutluysanız, eğer stres altında değilseniz ve en önemlisi gittiğiniz mekana konsantre olabilmişseniz çok daha iyi fotoğraflar üretebilirsiniz. 


FOTO 01 :Elbette sonbaharda iğne yapraklı yeşil ile geniş yapraklı sarı ve kızıl arasındaki kontrasttan yararlanmalı.




FOTO 02 : Sonbaharın geniş yapraklılarda oluşturduğu sarı-kızıl ve kahverengi ile iğne yapraklılarda her mevsim var olan yeşil arasındaki ilişkiyi bu muhteşem renklerin cümbüşünde fotoğraflayabiliriz. Elbette mavi bir de gökyüzümüz varsa onu da renkleri zenginleştirmek adına kullanabiliriz.





FOTO 03 : Sadece yansıma ve renkler. Yine zıt renkler üzerine bir kurgu, yine sonbaharın iğne yaprak ve geniş yapraklı ağaçlarda yarattığı farklı renklere vurgu var. Gökyüzünün muhteşem mavisi renk zenginliğine katkı sağlamış.





FOTO 04 :Yansıma miktarını, maviyi azaltarak arttırabilir hatta yansımayı aldığımız kıyının bir kısımını da kadrajımıza dahil edebiliriz.





FOTO 05 : Bazen yansıma yüzeyini fon olarak kullanır, örneğin bir ağaç gövdesini ilgi merkezi  olarak o fonun önünde kadrajlayabiliriz.






FOTO 06 :Bazen sadece adeta bir "empresyonist ressamın surreal fırça darbelerini" andıran yansımalara konsantre olabiliriz.



En başarılı sanatçının, doğa'nın ellerinden bizlere süzülüp gelen bu muhteşem renk dünyasına gelecek kasım ayı başında bir gezi planlamanızı öneririm. Bir fotoğraf tutkunu olarak eğer hala Yedigöller'i görmemiş ve yeterince fotoğraflamamışsanız, inanın bana, bir yanınız eksik demektir.


" YAPRAK DÖKÜMÜ

Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar 
Şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar 

Mevsim dönüp de yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar 
Çıplaklığında o atın yine onlar koşacaklar 
O çocuklar 
O yapraklar 
O şarabi eşkiyalar 

Onlar da olmasa benim gayrı kimim var? "  Can Yücel 


Bir sonraki dersimizde doğada yansımalara ve renklerim muhteşem dünyasına devam edeceğiz.

Saygılarımla

Hakan Hatay
18/06/2011