" Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi
(Kadırga-Eminönü,
1571-1572)
Tramvay kullanarak
Sultanahmet durağında inilmeli. Atmeydanı’ndan Kadırga yönüne doğru devam edin.
Külliye, Marmara Üniversitesi Rektörlük Binası’nın arkasında kalıyor. Külliye,
içindeki yapıların özenli mimarisiyle olduğu kadar, bütün halinde eğimli yamaca
uyumlu konumlandırılmasıyla da tanınır.
Cami, pek çok yazar tarafından Sinan’ın
sadrazamlar için inşa ettiği küçük boyutlu camiler içinde en güzeli olarak
betimlenir. Ününü göz alıcı İznik çinileriyle berraklaşan, dengeli ve aydınlık
iç mekânına borçludur. İstanbul’daki ancak birkaç camide bulunan Hacerülesvet
taşının Kâbe’den getirilmiş küçük parçalarından üçü buradadır.
Medrese, eğimli
arazi nedeniyle iki katlı olarak tasarlanmıştır. Sokağa bakan alt katta şu an
kullanılmayan dükkânlar yer almaktadır. Kuran kursu olarak kullanılan yapının
revakları alüminyum doğrama ve cam ile kapatılmıştır. Mimar Sinan İstanbul’da
yaptığı az sayıdaki tekkeden biri külliye içindedir. İç avlusunun üstü son
dönemlerde metal bir konstrüksiyonla kapatılmıştır."
(ÇEKÜL VAKFI'NIN HAZIRLADIĞI "MİMAR SİNAN ESERLERİ İSTANBUL GEZİ HARİTASI" ÇALIŞMASINDAN)
Bir başka çini harikası Sinan eseri Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi.. Koca Sinan'ın içini çinilerle bezediği bir diğer muhteşem eseri. Caminin şadırvanı ile avlusu öğleden sonra ışık almaya başlıyor. Akşam ışığında ise Sinan'ın muhteşem kubbe kompozisyonu şadırvanın tam merkezi yerleşimi ile çok keyifli bir simetri sunuyor.
Alt kapıdan, adeta bir karanlık tünelden ışığın yıkadığı bir kompozisyona çıkıyorsunuz. Nice büyük fotoğraf üstadının tadı damaklarımızda kalan nice güzel fotoğrafı vardır bu kompozisyonu fon olarak kullanan.
Biraz da iç mekana bakalım mı?
Çiniler göz kamaştırıcı... İçerde bir "şölen" havası hissediyorsunuz.
Rüstem Paşa'ya nazire olsun diye mi Sokullu Mehmet Paşa bu denli içi çini işçiliğiyle kaplı bir cami inşaası istedi acaba diye düşünüyor insan? Ya da Rüstem Paşa camisinin ünü çok yayıldı da, Sinan orada kullandığı bu çini sanatını burada da uyguladı?
Mihrap'ın çini fonu ile birlikteliği muhteşem. Renk kontrastı olmasına rağmen adeta çini işçiliği içinde eriyip mavinin büyüsü içinde göğe yükseliyor. Rüstem Paşa'da mihrabın içi de çinilerle kaplanmıştı. Oysa Sokullu 'da mihrabı ayrıca mermerden planlıyor, onun içine çini işçiliğini katmıyor. Çinileri fon olarak mihrabın arkasında kullanıyor. Bence mihrabın ruhunu bu tarz daha öne çıkartıyor. Rüstem Paşa'da Mihrabın iç yapısında çinilerin kullanılması sanki onun ruhunu biraz zedeliyor da , burada bunun farkına varıp çini işçiliğini ayrıca, arka fonda kullanıyor. Mihrabın "ilgi merkezi" olarak çinilerin içinde farkedilmez olmasını böylece önlüyor.
Ama Sokullu'da başka bir şey deniyor: Bu kez Rüstem Paşa'da Minberin üst kısmında denemediği çini işçiliğini Sokullu'da devreye sokuyor:
Adeta Mihrap'ta ulaştığı "sade" liği Minberin çini ile birlikteliği sayesinde dengelemiş oluyor:
Vitraylar da ilgimizi çekiyor elbette.
Kemer'lerin üstlerindeki işçilik harika.
Ve elbette Kubbeler...
İçerideki bu büyülü atmosferden kurtulmak neredeyse imkansız. İçerde birkaç gün kalmak, her bir köşenin, her bir detayın fotoğrafını çekmek istiyorum. Ancak yaklaşık 3 saatlik çalışma sürecimi cami hocasının "yeter artık gayri" uyarısıyla kesmek ve dışarı çıkmak zorunda kalıyorum.
Dışarda beni bambaşka bir sürpriz bekliyor. Akşam ışığının o "ilahi" nefesi bu Sinan şaheserini bize üflemeye devam ediyor:
Dış mekandaki çini işçiliği akşam ışığının lezzeti ile birleşince ortaya başka bir sunum çıkıyor sanki.
Bize çok uzak değil. Kadırga'da... Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi... Gezin, görün, mümkünse fotoğraflayın derim.
Sinan Usta'nın ruhuna ... Saygıyla ...
Hakan Hatay
14/09/2011
Emeklerinize sağlık ustacım...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş, fotoğraflar zaten bir harika.. Favorilerim sondan 1. ve 3. ü..
sevgilerimle...