29 Şubat 2012 Çarşamba

DUTCH LIGHT



DUTCH LIGHT



"REMBRANDT VE ÇAĞDAŞLARI" SSM MÜZESİNDE

22 Şubat - 10 Haziran 2012 tarihleri arasında, "Işık ve Gölge" ustası olarak bilinen 17. yüzyılın en büyük ressamlarından Rembrandt ve Hollanda resminin büyük ustaları SSM müzesinde İstanbul'umuza misafir oluyorlar ...

Aralarında Rembrandt, Vermeer, Hals, Jan Steen ve Jakop van Ruisdael gibi önemli isimlerin bulunduğu 59 sanatçıya ait 73 tablo, 19 desen, ve 18 obje olmak üzere 110 eserin yer aldığı sergi 10 hazirana kadar ziyaret edilebilir.

Kaçırmayın derim.
Objektifimden birkaç kare, sergiye dair, belki sizi bu muhteşem resim şölenini görmeye ikna edebilirim:



























SSM de sergi ile ilgili gösterilen filmleri muhakkak seyredin derim. Özellikle "Dutch Light" oldukça ilginç bence :

http://www.youtube.com/watch?v=iuqBF1Xu574





İyi seyirler ...

Hakan Hatay
29/02/2012



13 Ocak 2012 Cuma

ABANT & FREUD


     Abant gölü ulaşımı kolay bir mekan doğaseverler için. Yedigöller gibi "meşakkatli" bir yolculuğa gerek duymadan, adeta otobandan çıkar çıkmaz çok kısa sürede ulaşabileceğiniz bir yerde. Bu da elbette doğaseverler kadar "mangalseverlerin" de akınına uğramasına neden oluyor. Bu da bizler için fazla kalabalık demek aslında. Ama gülü seven dikenine katlanır demişler. Belki de o kalabalığın içinden kareler üretme şansı da demek aynı zamanda.

     Özellikle kar yağdıktan sonra , çok daha keyifli bir görüntü sunuyor bize Abant gölü. Hem landscape fotoğrafı için doğru çekim yüksekliklerine ulaşabiliyorsanız güzel kareler çıkartmanız mümkün oluyor hem de yakın çekim sevenler için farklı alternatifler sunuyor.

     Geçen sene katıldığım bir Abant gezisinde maalesef istediğim ışığı yakalayamamıştım. Kötü ışık koşulları elbette çekmeyi istediğiniz fotoğrafın kolunu kanadını kırıyor. Ama bir sonraki gezi için yine de en azından çekim yüksekliğini ve açısını kafanızda bir kenara yazıyor ve bir sonraki sefer "yakalayacağım" inşallah diyerek kendinizi avutuyorsunuz.


     Örneğin şu yükseklik ve açı fena değil. Hatta biraz daha tırmanma şansına sahipsiniz aslında. Işık kötü olduğu için ve çevre yeterince karla kaplı olmadığı için daha fazla tırmanmadım. Ne çeksem "fotoğraf" olmayacaktı nasıl olsa.  Işığın ve adam gibi karın olduğu bir sonraki sefere deklanşörümü erteleyerek o günlük vazgeçtim bu fotoğraf olabilitesi yüksek kareden.

     Ama aklımda yeri ... Başka bir zaman , şartlar el verirse, bu kez "ekmeği" kapmak için yine gitmek üzere kendime söz verdim geçen sene.

     Yamaçtan aşağıya indiğimde biraz daha "klasik" bir konu bulup; kızakla kayan çocuları pan çalıştım bir süre:




     Yani, mekana landscape fotoğrafı için gidersiniz. Şartlar uygun değildir. Vazgeçersiniz.(Ama fotoğraftan değil elbet ... :) )  

Başka bir alana yönlenirsiniz.


     Belki klasik fotoğraf çalışmaktan sıkılıp, daha minimal karelere yönelir, daha soyut anlatımlar yakalamaya gayret edersiniz.

     Önemli olan zihninizde her zaman alternatif fotoğraflar üretmenizdir. Neyi görmek isterseniz ona bakarsınız. Zihniniz neyi algılamaya hazırsa, onu bulur gözleriniz.(çok mu Freudyen oldu bu önerme , ne dersiniz? ) 

     "İzler" projesine katılmanızdaki ana etken bence bu olmalı. Zihninizde yaratacağınız portfolyoyu çekmek için çaba sarf etmelisiniz bu projede.

     Ama şunu unutmayın lütfen; fotoğrafın olmazsa olmazlarına dikkat edebildiğiniz ölçüde ayakta duracaktır çektiğiniz kareler.

Önce fotoğraf ...

Bakalım bu sene Abant nasıl kareler sunacak bizlere...

Saygılarımla

Hakan Hatay
13/01/2012



15 Aralık 2011 Perşembe

ALACAKARANLIK MAVİSİ


KARANLIK ÖNCESİ MAVİ


    Kars Kalesi, 01 Ekim , çekim saati:17:24  



Zor bir renk mavi; soğuk olarak tanımlanan renkler listesinde birinci sırada yer alan bir renk. Beyaz Dengesi söz konusu olduğunda çoğu zaman Mavi’yi ısıtmak için sarı tabanlı yazılım filtreleri kullanılır.  Gölgede ışık mavi tabanlıdır örneğin, onu sarı ile ısıtmak gerekir ki çekeceğimiz fotoğraf yeterince canlı ve doğal renklere sahip olsun. Elbette konumuz beyaz dengesi değil o nedenle bu konuda çok detaylı yazmayacağım bu sayımızda.

100. Sayımızı kutladığımız bu ay ( Digital Photoline dergisi ) yayımlanacak olan yazımda biraz da sanırım son dönemde ülkemizin geçtiği zor koşullardan esinlenerek biraz duygusal bir konu seçmeyi istedim. Bu duygusallığı da işin soğuk tarafından anlatmak geldi içimden doğal olarak. Mavi soğuk bir renk evet. Zor koşullar nedense soğuk ile paralel oluşuyor sanırım. Soğuk zorluyor bizleri; soğuk, afetlerle beraber daha da ağırlaşıyor. Umarım sıcak günler yakındadır, ve bir an evvel insanlarımızı ısıtır.

Elbette görsel anlamda soğuk tek başına kullanıldığında çekilen kareye doğal bir hüzün etkisi eklenir. Ancak fotoğraf karşıtlıklar platformunda oluştuğuna göre, soğuk renkleri, diğer yandan bakarsak, sıcak renkleri güçlendirmek için de kullanabiliriz. Buradan haraketle, gece çekimlerinde kullanmaya gayret ettiğimiz “Alacakaranlık Mavisi” konusunu işlemeye gayret edeceğim. Ancak Alacakaranlık mavisini kullanırken onu aynı zamanda ısıtabileceğimiz sarı tabanlı renkleri de ihmal etmemeye çalışacağım.


Teknik olarak aslında çoğumuzun bildiği birkaç önemli noktayı tekrarlamak gerekirse şunları kısaca söyleyebiliriz:

(1) Zamanlama: Gün doğumundan evvel veya gün batımından hemen sonraki kısa zaman dilimlerinde gökyüzünde oluşan o muhteşem mavi rengi fon olarak kullanıp az ışık mimari çekimlerimizi daha renkli hale getirebiliriz. Elbette mevsim önemli bir belirleyicidir bu noktada. Örneğin yaz dönmelerinde gün batımının ardından kızıl rengin bitimiyle başlayan mavi gökyüzü yaklaşık 20-25 dakika kadar sürer. Önce doğu yönü alacakaranlık mavisine ulaşır, daha sonra da batı yönü. Buradan haraketle arkası doğuya bakan bir mimari eserin fotoğrafı önce, arkası batıya bakan bir eserin ise sonra çekmek şeklinde yapacağımız bir planlamayla aynı akşamda birkaç ayrı alanda Alacakaranlık Mavisi’ni yakalamak mümkün olabilir. Kış mevsimlerinde ise bu süre neredeyse 5 dakikaya kadar bile inebilir.



  Fotoğrafı çektiğimiz yön batı istikametindeyse, henüz gökyüzü kızıl renklerdeyken de çekim                   yapılabilir. Ancak görüldüğü üzere gerçek Alacakaranlık mavisine ulaşılamaz. ( Dolmabahçe Sarayı, 18 Haziran  , çekim saati: 20:16 )





      Anadolu Kavağı, 12 Temmuz , Saat:20:59 .


(2) Çekim Tekniği: Bu tür çekimlerde az ışıktan ve uzun pozlamadan bahsettiğimize göre muhakkak sehpa kullanmalıyız. Ayrıca titremeyi iyice sıfıra yaklaştırmak için varsa kablolu deklanşör ya da uzaktan kumanda, ya da en azından geciktirmeli çekim ile deklanşöre bastığımız anda değil de biz makinamızdan koptuktan biraz zaman sonra pozlamanın başlamasını sağlamalıyız. Unutmamalıyız, az ışık çekimlerinde titreme riski çok artar ve sehpa ile çekseniz bile makinanızın en ufacık bir haraketi çektiğiniz karenin çöp olmasına neden olur.

(3) Işık Ölçümü: En önemli kararlardan birisi hangi ışık değerine göre çekim yapacağımızdır. İnsan eliyle yapılan aydınlatmalar genelde spot türü bir noktadan başlayan ve yayılan bir ışık sağladığı için içimiz daha da zordur. Bu nedenle erken zamanda çekmemiz önem kazanır. Yani gün batar batmaz başlayan “erken alacakaranlık mavisi” işimizi ışık okuma konusunda kolaylaştırır. Çünkü hala gökyüzünden konumuzun üzerine gelen ışık sadece spot aydınlatma değil daha homojen bir ışıklandırma sağlamaktadır. Genelde asıl referans değerimiz aydınlatmalara yakın olan yüzey bölgeleridir. Gökyüzünden gelen ışık ise geri kalan alanların aydınlanmasını sağlar.


   Topkapı Surlar, 02 Temmuz , saat :20:00





                             Selimiye, 06 Eylül, çekim saati: sabah 06:39






     Süleymaniye, 16 Eylül, çekim saati: 19:28





























Selçuk Kalesi, 14 Mayıs, çekim saati: 19:47





   Kumkapı, 12 Mayıs, çekim saati:19:37





                             Aksaray Ulucami, 19 Mayıs, çekim saati: 19:05




    Mevlana, 17 Mayıs, çekim saati: 19:24



Özetlemek gerekirse, mevsime bağlı olarak gün batımı saatleri değiştiği için gün batımının hemen ardından ya da gün doğmadan hemen evvel gökyüzünde mavi renk hakimken yapılan çekimlerde daha renkli karelere ulaşmamız mümkündür. Önemli olan zamanı kaçırmamak, çekim zamanından evvel tripodumuz üzerinde kadrajımızı hazırlamış halde beklemek, ve çekim esnasında makinamızı titretmemeye özel önem göstermektir. Alacakaranlık mavisini ziyaret edeceğiniz mekanlarda boş geçmemenizi öneririm. Yeter ki mekanda güzel aydınlatılmış alanları gündüz gezinizde belirleyin. Unutmayın, bir kentin fotoğrafik anlatımı sadece gündüz çekilen karelerle sağlanmaz. Gece özellikle de alacakaranlık mavisinde çekeceğiniz kareler size anlatımda büyük destek sunar.

Işığınız bol, fonunuz alacakaranlık mavi olsun.



NOT: Digital Photoline dergisinin 100. Sayısı şu an bayilerde. Pek çok bilgi veren önemli makalenin bulunduğu bu dergiyi almanızı öneririm. 

Saygılarımla
Hakan Hatay
Kasım 2011







7 Kasım 2011 Pazartesi

Gerçeküstü Renkler Diyarı : YEDİGÖLLER 2011


2011 Yılı muhteşem bir Yedigöller macerası sundu bizlere. Renk, yansıma, ışık, gölge, huzur, ve elbette fotoğraf ...

Geçen sene Digital Photoline dergisinde çıkan makalelerimde 2 sayı üst üste bu konuyu işlemiş, daha sonra da bu blog köşemde:


"YEDİGÖLLER'DE "SURREAL" RENKLER - 1 - 2 - 3 - 4 "


adı altında 4 ayrı yazıda fotoğraf gezisi planlamasında dikkat edilmesi gerekenler üzerinde durmuştum.

(http://fotografdersler.blogspot.com/2011/06/yedigollerde-surreal-renkler-1.html )

Kısaca tekrar etmek gerekirse, özellikle de doğa fotoğraf gezilerinin planlanmasında önemle dikkat edilmesi gereken temel başlıklar;

(1) Gezi zamanının doğru belirlenmesi
(2) Geziye gidilecek takım arkadaşlarının uyumu
(3) Gezi esnasındaki performans.

Bu üç temel başlık, tüm diğer fotoğraf gezilerinde olduğu gibi Yedigöller gibi "zor" sayılabilecek bir rota için de önemli elbette. Hele bu sene olduğu gibi "içindeymişik, yeşil mişik, sazmışık" hatasına düşmeden Yedigöller gezisinin doğru zamanda planlanabilmesi için, "tatil" de gidelim mantığından kurtularak Yedigöller için doğru zamanda gidelim matığına yatay geçiş yapmak gerekiyor.


Kaç senedir söylüyorum. Hem "üstadlarımızdan öğrendiğimiz" hem de "yaşayarak gördüğümüz" birşeyler var... O da Yedigöller için 29 Ekim erken kardeşim... Elbette mevsimdir bu, doğadır, her sene aynısı olmaz. "Doğru" diye bir reçete yoktur doğada. Ama biraz da son senelerin ortalamasına bakılmalı ve oradan haraketle , tecrübelerden yola çıkarak planlama yapılmaya gayret edilmeli.

Sırf nasıl olsa 29 Ekim tatil, kalabalık gezi olur olur diye gezi planlanmamalı... Ama diğer yandan bu sene 29 Ekim'de neredeyse "tüm fotoğraf camiasını" Yeşil Yedigöller'e taşıyarak bir hafta sonra bize huzur içinde Saramış Yedigöller'de fotoğraf çekebilme olanağı sunan tüm dostlara teşekkürler... :)

Kendi adıma bu çıkış noktasından haraket ettim, ve zor olanı seçtik ekip arkadaşlarımızla... Bayram trafiğinin başladığı 04 kasım cuma akşamı yola çıktık. O yoğun trafikte normalde 3,5 saatte gidebileceğimiz Bolu yolunu en az 5 satte aldık. Ama gece Bolu girişinde bir otelde konaklamak, böylece cumartesi sabahı erkenden Yedigöllerde olabilmek gibi zor bir organisazyon yaptık. Sevgili Engin'e teşekkür ediyorum bu noktada. Bu güzel organizasyon için verdiği emek bizi ertesi sabah "Harikalar Diyarına" taşıdı adeta... 



Yedigöllere indiğimizde inanılmaz renkler, muhteşem bir ışık ve elbette rüya gibi yansımalar karşıldı bizleri...

Nefesler tutuldu adeta... Kimse yoktu zaten etrafta... (şarkı söyleyerek bile fotoğraf çekebiliyordunuz :) hayatımda bunca senedir Yedigöller'e giderim, hiç böyle tenha bir Yedigöller ortamı ile karşılaşmamıştım.)



Işığın "yansıma kıvamında" düştüğü sabah saatlerinde gerçek lekelerle yansıyan görüntüleri çarpıştırdık.



Hepsi birbirinden ilginç keyifli kareler sundu bize Yedigöller Ana bu sene de...


"Alice" i aradık durduk tüm gezi boyunca... Bir ara benim kadrajıma girdi, ama hızla çıktı ve kayboldu sonra. En son Şelale'nin orada görünmüş dediler, ama ona yetişmek için yansımaları bırakamadık bir türlü ...

Deklanşörünüz ister "gerçeküstü" sevsin;

 
isterse de "gerçekaltı" ;



tüm yansıma çeşitleri mevcuttu bu sene Yedigöller 2011 hasadında...

Elbette bu durumda "yeşilmişik, sazmışık" önermesinden ziyade, "sararıp, dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar" teması öne çıkıyordu:



Yeşiller'in azaldığı, sarıların ve hatta kızılların arttığı bir doğa parçasında, güzel ışıkta, masmavi bir gökyüzü altında, hele etrafta kimsecikler yokken fotoğraf çekebilmek kadar huzur dolu bir macera olur mu? Oldu ...


Gezi zamanını doğru hissettik, sevgili Engin süper bir organizasyon yaptı, sevgili Elif, Yılkan, Engin ve bendeniz Hakan sahada çok iyi performans gösterdik. Işığı, yansımaları ve gölgeleri doğru kullanmaya gayret ettik. Kısmetimizde varmış, çok keyifli bir fotoğraf gezisi yaşadık...

Tüm grup arkadaşlarıma teşekkürler... Üşüyen üşüdüğünü, acıkan acıktığını, yorulan yorulduğunu diğer arkadaşlarına hissettirmedi. Tüm ekip ışığın hiç bir pikselini ziyan etmemeye özen gösterdi...

Zaman zaman "Aile Kasabı'nın" ilerisinde "klişe" karelere demir attık;



zaman zaman da daha yakın kareler denedik;


Ama dönüp dolaşıp yansıma karelerinden gözlerimizi alamadık;




Ters ışıkta kah yapraklara yoğunlaştık;


kah gövdelere;


ya da biraz daha mekansal vurgular ;


ve hatta daha yakın;




Biraz ritm;


ve elbette yamaçlar, o muhteşem rekler içindeki yamaçlar ışık ile başka güzel;



Dönüşte, Seyir Terası'nda bir sürpriz ile karşılaştık. Seyir Terası'na 2 katlı gözetleme kulesi yapmışlar. Daha yukarıdan daha keyifli bir çekim artık mümkün....


Akşam ışığı Seyir Terasında başka güzel artık...



Bu sene de Yedigöller'den "ekmek" çıktı... Işık, renkler, gölgeler, yansımalar, hepsi yanımızdaydı... Teşekkürler Yedigöller Ana... Sakladığın o kareleri bize sundun. Minnettarız...

Seneye Yedigöller'e gitmek isteyen dostlara şimdiden bir "tiyo"... 29 Ekim de trene binmeyin, benim hatırladığım en az son dört senedir Yedigöller'e fotoğraf zamanı kasımın ilk hafta sonundan evvel çökmüyor... Sararma 29 Ekim'de yeni başlıyor bu nedenle istenen sonbahar renkleri ancak 06-07 kasım civarı oluşuyor... Elbette devam eden mevsimin soğuk ya da ılıman geçmesi bunu etkiler ama son dört senedir  Yedigöller'e sonbahar kasımın 6 - 7 sinden evvel gelmiyor... Seneye ya kısmet...

NOT: Gördüğünüz hiçbir fotoğrafımı işlerken "saturasyon" vermedim.( Sıfır Saturasyon )  Hiçbirinde yazılımsal bir "hormon ilavesi" yoktur. Sadece birkaç karede 1 ya da 2 birim color intensity var. Yani tüm renkler doğanın ve ışığın bize sunduğu renklerdir. 

Saygılarımla

Hakan Hatay
07 Kasım 2011 , Yedigöller...