2011 Yılı muhteşem bir Yedigöller macerası sundu bizlere. Renk, yansıma, ışık, gölge, huzur, ve elbette fotoğraf ...
Geçen sene Digital Photoline dergisinde çıkan makalelerimde 2 sayı üst üste bu konuyu işlemiş, daha sonra da bu blog köşemde:
"YEDİGÖLLER'DE "SURREAL" RENKLER - 1 - 2 - 3 - 4 "
adı altında 4 ayrı yazıda fotoğraf gezisi planlamasında dikkat edilmesi gerekenler üzerinde durmuştum.
(http://fotografdersler.blogspot.com/2011/06/yedigollerde-surreal-renkler-1.html )
Kısaca tekrar etmek gerekirse, özellikle de doğa fotoğraf gezilerinin planlanmasında önemle dikkat edilmesi gereken temel başlıklar;
(1) Gezi zamanının doğru belirlenmesi
(2) Geziye gidilecek takım arkadaşlarının uyumu
(3) Gezi esnasındaki performans.
Bu üç temel başlık, tüm diğer fotoğraf gezilerinde olduğu gibi Yedigöller gibi "zor" sayılabilecek bir rota için de önemli elbette. Hele bu sene olduğu gibi "içindeymişik, yeşil mişik, sazmışık" hatasına düşmeden Yedigöller gezisinin doğru zamanda planlanabilmesi için, "tatil" de gidelim mantığından kurtularak Yedigöller için doğru zamanda gidelim matığına yatay geçiş yapmak gerekiyor.
Kaç senedir söylüyorum. Hem "üstadlarımızdan öğrendiğimiz" hem de "yaşayarak gördüğümüz" birşeyler var... O da Yedigöller için 29 Ekim erken kardeşim... Elbette mevsimdir bu, doğadır, her sene aynısı olmaz. "Doğru" diye bir reçete yoktur doğada. Ama biraz da son senelerin ortalamasına bakılmalı ve oradan haraketle , tecrübelerden yola çıkarak planlama yapılmaya gayret edilmeli.
Sırf nasıl olsa 29 Ekim tatil, kalabalık gezi olur olur diye gezi planlanmamalı... Ama diğer yandan bu sene 29 Ekim'de neredeyse "tüm fotoğraf camiasını" Yeşil Yedigöller'e taşıyarak bir hafta sonra bize huzur içinde Saramış Yedigöller'de fotoğraf çekebilme olanağı sunan tüm dostlara teşekkürler... :)
Kendi adıma bu çıkış noktasından haraket ettim, ve zor olanı seçtik ekip arkadaşlarımızla... Bayram trafiğinin başladığı 04 kasım cuma akşamı yola çıktık. O yoğun trafikte normalde 3,5 saatte gidebileceğimiz Bolu yolunu en az 5 satte aldık. Ama gece Bolu girişinde bir otelde konaklamak, böylece cumartesi sabahı erkenden Yedigöllerde olabilmek gibi zor bir organisazyon yaptık. Sevgili Engin'e teşekkür ediyorum bu noktada. Bu güzel organizasyon için verdiği emek bizi ertesi sabah "Harikalar Diyarına" taşıdı adeta...
Yedigöllere indiğimizde inanılmaz renkler, muhteşem bir ışık ve elbette rüya gibi yansımalar karşıldı bizleri...
Nefesler tutuldu adeta... Kimse yoktu zaten etrafta... (şarkı söyleyerek bile fotoğraf çekebiliyordunuz :) hayatımda bunca senedir Yedigöller'e giderim, hiç böyle tenha bir Yedigöller ortamı ile karşılaşmamıştım.)
Işığın "yansıma kıvamında" düştüğü sabah saatlerinde gerçek lekelerle yansıyan görüntüleri çarpıştırdık.
Hepsi birbirinden ilginç keyifli kareler sundu bize Yedigöller Ana bu sene de...
"Alice" i aradık durduk tüm gezi boyunca... Bir ara benim kadrajıma girdi, ama hızla çıktı ve kayboldu sonra. En son Şelale'nin orada görünmüş dediler, ama ona yetişmek için yansımaları bırakamadık bir türlü ...
Deklanşörünüz ister "gerçeküstü" sevsin;
isterse de "gerçekaltı" ;
tüm yansıma çeşitleri mevcuttu bu sene Yedigöller 2011 hasadında...
Elbette bu durumda "yeşilmişik, sazmışık" önermesinden ziyade, "sararıp, dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar" teması öne çıkıyordu:
Yeşiller'in azaldığı, sarıların ve hatta kızılların arttığı bir doğa parçasında, güzel ışıkta, masmavi bir gökyüzü altında, hele etrafta kimsecikler yokken fotoğraf çekebilmek kadar huzur dolu bir macera olur mu? Oldu ...
Gezi zamanını doğru hissettik, sevgili Engin süper bir organizasyon yaptı, sevgili Elif, Yılkan, Engin ve bendeniz Hakan sahada çok iyi performans gösterdik. Işığı, yansımaları ve gölgeleri doğru kullanmaya gayret ettik. Kısmetimizde varmış, çok keyifli bir fotoğraf gezisi yaşadık...
Tüm grup arkadaşlarıma teşekkürler... Üşüyen üşüdüğünü, acıkan acıktığını, yorulan yorulduğunu diğer arkadaşlarına hissettirmedi. Tüm ekip ışığın hiç bir pikselini ziyan etmemeye özen gösterdi...
Zaman zaman "Aile Kasabı'nın" ilerisinde "klişe" karelere demir attık;
zaman zaman da daha yakın kareler denedik;
Ama dönüp dolaşıp yansıma karelerinden gözlerimizi alamadık;
Ters ışıkta kah yapraklara yoğunlaştık;
kah gövdelere;
ya da biraz daha mekansal vurgular ;
ve hatta daha yakın;
Biraz ritm;
ve elbette yamaçlar, o muhteşem rekler içindeki yamaçlar ışık ile başka güzel;
Dönüşte, Seyir Terası'nda bir sürpriz ile karşılaştık. Seyir Terası'na 2 katlı gözetleme kulesi yapmışlar. Daha yukarıdan daha keyifli bir çekim artık mümkün....
Akşam ışığı Seyir Terasında başka güzel artık...
Bu sene de Yedigöller'den "ekmek" çıktı... Işık, renkler, gölgeler, yansımalar, hepsi yanımızdaydı... Teşekkürler Yedigöller Ana... Sakladığın o kareleri bize sundun. Minnettarız...
Seneye Yedigöller'e gitmek isteyen dostlara şimdiden bir "tiyo"... 29 Ekim de trene binmeyin, benim hatırladığım en az son dört senedir Yedigöller'e fotoğraf zamanı kasımın ilk hafta sonundan evvel çökmüyor... Sararma 29 Ekim'de yeni başlıyor bu nedenle istenen sonbahar renkleri ancak 06-07 kasım civarı oluşuyor... Elbette devam eden mevsimin soğuk ya da ılıman geçmesi bunu etkiler ama son dört senedir Yedigöller'e sonbahar kasımın 6 - 7 sinden evvel gelmiyor... Seneye ya kısmet...
NOT: Gördüğünüz hiçbir fotoğrafımı işlerken "saturasyon" vermedim.( Sıfır Saturasyon ) Hiçbirinde yazılımsal bir "hormon ilavesi" yoktur. Sadece birkaç karede 1 ya da 2 birim color intensity var. Yani tüm renkler doğanın ve ışığın bize sunduğu renklerdir.
Saygılarımla
Hakan Hatay
07 Kasım 2011 , Yedigöller...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder